Küresel iklim değişikliği, bir süredir hem etkileri hem de sonuçları bakımından tüm dünyayı etkileyen önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Fosil yakıt kullanımı, arazi kullanımındaki değişiklikler, sanayileşme ve ormansızlaştırma gibi insan kaynaklı uygulamalar atmosfere salınan sera gazlarının hızla birikmesine yol açıyor. Bu gazların doğal sera etkisini hızlandırması neticesinde ortalama sıcaklıklar artıyor.
Küresel iklim değişikliğine karşı uluslararası birçok çalışma yürütülüyor. Bu çalışmaların en önemlileri
Türkiye, küresel iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden Akdeniz Havzası’nda yer alıyor. Bu nedenle geniş bölgelerde kuraklığın görüleceği ve aşırı sıcak geçen gün sayısının artacağı öngörülüyor. İklim değişikliğinin tarımsal faaliyetlere etkileri çok büyük önem taşıdığı için Tarım ve Orman Bakanlığı, çiftçilerde farkındalığı artırmak ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı önlem almak adına çalışmalar yapıyor.
Küresel iklim değişikliğinin tarım uygulamalarına etkileri, üretim / beslenme ilişkileri sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Bu yüzden tarım sektörünün iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı gereken önlemleri almak, etkilerini azaltmak ve yetiştiricilerin farkındalığını artırmak için gereken çalışmalar yapılmalıdır.
Genel anlamda tüm tarımsal ürünlerin gelişmek için suya, toprağa, sıcaklığa ve güneş ışığına ihtiyacı vardır. Dolayısıyla “iklim”, sayılan bu kriterlerin tamamına doğrudan etki eder. İşte bu nedenle iklim değişikliğinin tarım sektörü için yarattığı risk yüksek seviyededir. TÜSİAD 2020 Tarım ve Gıda Raporu’nda yer alan “İklim Odaklı Politikalar” başlığında yer aldığı gibi;
Yeraltı su kaynakları yerine sulama veya evsel kullanımda yağışla gelen suların biriktirilerek kullanılmasına dayalı sistemler bütünüdür. Bu sayede susuzluk kaynaklı verim kaybının önüne geçilebilir ve yeraltı suları daha iyi beslenir.
Giderek artan sulama suyu ihtiyacını karşılamak için tasarruflu sulama yöntemlerinin kullanılmasıdır. Bu sayede kısıtlı su kaynakları kullanılarak artan sulama suyu ihtiyacını karşılamak mümkündür.
Rüzgar erozyonunu önlemek adına canlı bitkilerin kullanılmasıdır. Bu sayede tarımsal ürünler rüzgarın etkilerinden korunur ve rüzgar kaynaklı toprak erozyonu önlenir. Bu bitkiler genellikle tek tek veya paralel sıralar halinde, hakim rüzgar yönüne dik şekilde dikilmektedir.
Özellikle şekilsiz ve küçük arazilerin birleştirilerek tarıma kazandırılması bakımından çok önemli bir uygulamadır. Arazi toplulaştırma aynı zamanda yakıt tasarrufu da sağlar. Verim artar, ilaç ve gübre giderleri azalır.
Topraktaki organik karbonu ve bitki besin elementlerini koruyup artıran bir uygulamadır. Bu yöntemle hem sera gazı emisyonu azalır hem de toprak yapısı iyileşir.
Tarımsal faaliyetlerin sigortalanması sektörün kırılganlığı azaltır ve çiftçilerin üretimde devamlılığını sağlar. Bu kapsamda kuraklık, dolu, sıcak rüzgar, don ve aşırı yağış kaynaklı verim azalışları teminat altına alınabilir.
Biyogaz, biyokütle ya da sıvı biyoyakıtlardan elde edilen, yenilenebilir bir enerji kaynağı olan biyoenerji, doğrudan ısı sağlamada, elektrik üretmek için veya ulaşımda yakıt olarak kullanılmaktadır. Biyogaz, biyokütle ve biyoyakıtları depolamak mümkündür.
Sera gazlarının emisyonunu azaltıp karbon depolanmasını artıran çiftçilik tekniklerinin yaygınlaştırılması gerekir. Bu kapsamda gıda ormancılığı, agro – ekolojik çiftçilik ve ürün rotasyonu kalitesinin artırılması gibi konular değerlendirilebilir.